GENETİK KOD EVRİMİ YALANLAR
Bir dağın yamacında beyaz taşlarla ‘Herşey vatan için’ yazılı
olduğunu ve karayolu üzerinde seyreden araçlardaki insanların bunu
gördüğünü farz edelim. Kayalar doğal bir oluşum olmalarına rağmen hiç
kimse bu şekilde bir dizilimin yer sarsıntıları ve fiziksel
parçalanmanın etkisiyle yuvarlanarak, doğal yollarla meydana geldiğini
düşünmeyecektir. Çünkü burada kayalar, kendi doğalarında bulunmayan bir
mesaj iletmektedirler. Ve bu mesaj, alfabenin harfleri kullanılarak
kodlanılmıştır. Buradaki kodlama, belli sembollerin (alfabenin
harflerinin) bilgi taşıyacak şekilde eşleştirilmesi yoluyla yapılmıştır.
Bir kod ise her zaman için bir zihnin ürünüdür.
Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü’nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt, bu gerçek hakkında şunları söyler:
“Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür.
Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde bir bilgi kodu üretemez. Bütün
deneyimler, bilginin ortaya çıkması için, özgür iradesini, yargısını ve
yaratıcılığını kullanan bir aklın var olduğunu göstermektedir… Maddenin
bilgi ortaya çıkarabilmesini sağlayacak hiçbir bilinen doğa kanunu,
fiziksel süreç ya da maddesel olay yoktur… Bilginin madde içinde kendi
kendine ortaya çıkmasını sağlayacak hiçbir doğa kanunu ve fiziksel süreç
yoktur.” 1
Nitekim mantıklı bir cümle şeklinde bir araya gelmiş olan taşları
gören insanlar bu durumda bilinçli sebeplerin, örneğin civardaki bir
askeri birliğin, zihinlerindeki düşünceyi kayalara bir kod yoluyla
uyguladıklarını anlayacaklardır.
Şimdi bu taşları zihninizde milyonlarca kez küçültüp, moleküler
ebatta hücrelerinizin çekirdeğinde dizili olduğunu ve ‘genetik kod’
sayesinde size ait özelliklerin bilgisini sakladığını düşünün. Genetik
kod da, kaya örneğinde olduğu gibi, doğada bulunan oluşumları, nükleotid
ismi verilen molekülleri sembol olarak kullanır. Ve kayaların taşıdığı
mesajın, kayaların kendisinden kaynaklanıyor olmadığı gibi, genetik
bilgi de bu moleküllerin kendisinden veya herhangi bir doğa kuvvetinden
kaynaklanmamaktadır.
Dolayısıyla genetik kodun, maddeci bir bakış açısıyla hiçbir
açıklaması bulunmamaktadır. Dean Overman bu konuda şunları söylemiştir:
“Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi,
maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden
kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam
madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez
‘materyalizm koddaki anlamı açıklamaz”. 2
Bilgisayar mühendisliği ve biyoinformatik alanında çalışan
araştırmacılar, DNA’da bilgisayar teknolojisini ilkel kılan bir kapasite
ve verimlilik bulunduğuna şahitlik etmektedirler. Los Angeles, ABD’deki
Güney California Üniversitesi’nden Led Adleman’ın yaptığı hesaplamalara
göre, sadece 1 gram DNA molekülü, 1 trilyon CD’ye (compact disc) eş
değerde bilgiyi saklayabilmektedir
.
Dünyanın en karmaşık bilgisayar yazılımlarından Windows kodu açık veya
kapalı olarak sadece iki durumda bulunabilen elektronik ikililere
dayanır. DNA kodu ise sonsuz varyasyon durumunda bulunabilen analog
parçalardan meydana gelmektedir. Bu yüzden DNA mantığı, binlerce kişi
tarafından yazılmış ve test edilmiş Windows mantığından binlerce defa
daha komplekstir. Microsoft’un başkanı ve yöneticisi Bill Gates, “The
Road Ahead” isimli kitabında şöyle yazar:
“İnsan DNA’sı, bir bilgisayar programı gibidir, ancak bizim şu ana kadar üretebildiklerimizden çok, çok daha gelişmiştir” 3
Windows XP yazılımının tesadüflerle ortaya çıktığını iddia eden
birisine hiç kimse itibar etmez, kendisinin akıl sağlığının yerinde
olmadığından şüphe edilir. Genetik kodun kökenine dair evrimci iddialar
ise çok daha akıl dışıdır. Çünkü;
Genetik kodun tesadüfi oluşumlar arasından amaçsız bir süreçte seçilmiş olma ihtimali astronomik ölçüde küçüktür.
Önde gelen bilgi teorisyeni ve biyofizikçi Hubert Yockey, en küçük
genomda yaşamın mümkün olması için gerekli bilgi içeriğinin miktarını
ölçmüş ve bunun rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin 10186,000 ‘
de bir ihtimal olduğunu ortaya koymuştur. Yockey, genetik kodun
rastlantısal olarak ortaya çıkması için ise doğal seleksiyonun, evrensel
koda ulaşmadan önce, 1.40 x 1070 farklı genetik kod keşfetmesi
gerektiğini hesaplamıştır. Gerçekleşme ihtimali 1050 ‘de birden küçük
olan olaylar, evrenin neresinde olursa olsunlar imkansız kabul
edilirler.4
Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, genetik kod 1)
Maddeci bir yaklaşımla açıklanamamaktadır, 2) Tesadüfleri kesin olarak
reddetmektedir, 3) Bilgisayar teknolojisinden çok daha üstün bir tasarım
ortaya koymaktadır.
Genetik kodla ilgili olarak maddeci bir yaklaşımla açıklanması mümkün
olmayan bir dördüncü konu vardır ki, evrimcilere tam bir açmaz
oluşturmaktadır. DNA, yalnız protein yapısındaki bir takım enzimlerin
yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA’daki
bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından,
eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları
gerekir.
Hayatın kökeni araştırmalarının tanınmış bir ismi olan John Horgan bu ikilemi şöyle açıklar:
“DNA, yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere yaptığı işi, katalitik
proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yapamaz. Kısacası DNA olmadan
proteinler var olmaz, ama DNA da proteinler olmadığı durumda oluşmaz.”
Ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel ise, 1994 tarihli bir makalesinde aynı gerçek karşısında şöyle demektedir:
“Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik
asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak
oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan
diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın
kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak
zorunda kalmaktadır.”
Evrimciler, genetik kodla ilgili gerçekler karşısında her yönden
kuşatılmış durumdadırlar. Ve genetik kodun kökeni konusunda düşünmeye
başlayan bir evrimcinin hissedeceği tek bir his vardır: sıkıntı.
Nature ‘ın 20 yıl boyunca editörlüğünü yapmış olan Sir John Maddox,
genetik kodun kökeni konusundaki çaresizliklerini şu sözlerle ortaya
koymuştur:
“Genetik kodun kökeninin, yaşamın kendisinin kökeni kadar belirsiz olması can sıkıcıdır.”5
Oysa elbette, genetik kodun kökeni gerçekte belirsiz değil aksine çok
açıktır. Genleri yaratan, onlara bilgiler kodlayan, onları sürekli
olarak Kendi kontrolünde tutan, yüce Allah’tır. Bu gerçeğe her ne
pahasına olursa olsun zihinlerini kapatan evrimciler, kendi
sıkıntılarını kendileri oluşturmaktadırlar. Kayaların yuvarlanarak
cümleler yazabileceğine, kağıdın üzerine rastgele dökülen mürekkebin bir
kitap oluşturabileceğine inanmaya denk bir düşünceyi her durumda
savunma zorunluluğu elbette sıkıcı olmalıdır. Oysa insan, evrimci ön
yargıları bir kenara bıraktığında genetik kod ile açıkça görülen
Allah’ın varlığını ve büyüklüğünü derhal görecektir. Ciltlerce
ansiklopedik bilginin gözle görülmeyen bir alanda saklanması, hücrede
‘okunması’, ‘tercüme edilmesi’, şuursuz moleküllerin başlatıp
yönetebileceği bir sistem değildir. Yüce Allah genetik kodu sonsuz ilmi
ile var etmiştir.
1. Werner Gitt. In the Beginning Was Information. CLV, Bielefeld, Germany, s. 107, 141
2.Dean L. Overman, “A Case Against Accident and Self-Organization” (Rowman & Littlefield Publishers, 1997
3. Bill Gates, Chairman and Chief Executive Officer, Microsoft Corporation, “The Road Ahead,” [1995], Penguin: London,
Revised, 1996, p.228
4. Hubert Yockey, Calculating Evolution, Vol. 3 No. l, p. 28 ( Cosmic Pursuit , 2003)
5. .”The Genesis Code by Numbers,” Nature , 367:111, Ocak 1994)
Bir dağın yamacında beyaz taşlarla ‘Herşey vatan için’ yazılı
olduğunu ve karayolu üzerinde seyreden araçlardaki insanların bunu
gördüğünü farz edelim. Kayalar doğal bir oluşum olmalarına rağmen hiç
kimse bu şekilde bir dizilimin yer sarsıntıları ve fiziksel
parçalanmanın etkisiyle yuvarlanarak, doğal yollarla meydana geldiğini
düşünmeyecektir. Çünkü burada kayalar, kendi doğalarında bulunmayan bir
mesaj iletmektedirler. Ve bu mesaj, alfabenin harfleri kullanılarak
kodlanılmıştır. Buradaki kodlama, belli sembollerin (alfabenin
harflerinin) bilgi taşıyacak şekilde eşleştirilmesi yoluyla yapılmıştır.
Bir kod ise her zaman için bir zihnin ürünüdür.
Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü’nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt, bu gerçek hakkında şunları söyler:
“Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür.
Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde bir bilgi kodu üretemez. Bütün
deneyimler, bilginin ortaya çıkması için, özgür iradesini, yargısını ve
yaratıcılığını kullanan bir aklın var olduğunu göstermektedir… Maddenin
bilgi ortaya çıkarabilmesini sağlayacak hiçbir bilinen doğa kanunu,
fiziksel süreç ya da maddesel olay yoktur… Bilginin madde içinde kendi
kendine ortaya çıkmasını sağlayacak hiçbir doğa kanunu ve fiziksel süreç
yoktur.” 1
Nitekim mantıklı bir cümle şeklinde bir araya gelmiş olan taşları
gören insanlar bu durumda bilinçli sebeplerin, örneğin civardaki bir
askeri birliğin, zihinlerindeki düşünceyi kayalara bir kod yoluyla
uyguladıklarını anlayacaklardır.
Şimdi bu taşları zihninizde milyonlarca kez küçültüp, moleküler
ebatta hücrelerinizin çekirdeğinde dizili olduğunu ve ‘genetik kod’
sayesinde size ait özelliklerin bilgisini sakladığını düşünün. Genetik
kod da, kaya örneğinde olduğu gibi, doğada bulunan oluşumları, nükleotid
ismi verilen molekülleri sembol olarak kullanır. Ve kayaların taşıdığı
mesajın, kayaların kendisinden kaynaklanıyor olmadığı gibi, genetik
bilgi de bu moleküllerin kendisinden veya herhangi bir doğa kuvvetinden
kaynaklanmamaktadır.
Dolayısıyla genetik kodun, maddeci bir bakış açısıyla hiçbir
açıklaması bulunmamaktadır. Dean Overman bu konuda şunları söylemiştir:
“Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi,
maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden
kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam
madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez
‘materyalizm koddaki anlamı açıklamaz”. 2
Bilgisayar mühendisliği ve biyoinformatik alanında çalışan
araştırmacılar, DNA’da bilgisayar teknolojisini ilkel kılan bir kapasite
ve verimlilik bulunduğuna şahitlik etmektedirler. Los Angeles, ABD’deki
Güney California Üniversitesi’nden Led Adleman’ın yaptığı hesaplamalara
göre, sadece 1 gram DNA molekülü, 1 trilyon CD’ye (compact disc) eş
değerde bilgiyi saklayabilmektedir
.
Dünyanın en karmaşık bilgisayar yazılımlarından Windows kodu açık veya
kapalı olarak sadece iki durumda bulunabilen elektronik ikililere
dayanır. DNA kodu ise sonsuz varyasyon durumunda bulunabilen analog
parçalardan meydana gelmektedir. Bu yüzden DNA mantığı, binlerce kişi
tarafından yazılmış ve test edilmiş Windows mantığından binlerce defa
daha komplekstir. Microsoft’un başkanı ve yöneticisi Bill Gates, “The
Road Ahead” isimli kitabında şöyle yazar:
“İnsan DNA’sı, bir bilgisayar programı gibidir, ancak bizim şu ana kadar üretebildiklerimizden çok, çok daha gelişmiştir” 3
Windows XP yazılımının tesadüflerle ortaya çıktığını iddia eden
birisine hiç kimse itibar etmez, kendisinin akıl sağlığının yerinde
olmadığından şüphe edilir. Genetik kodun kökenine dair evrimci iddialar
ise çok daha akıl dışıdır. Çünkü;
Genetik kodun tesadüfi oluşumlar arasından amaçsız bir süreçte seçilmiş olma ihtimali astronomik ölçüde küçüktür.
Önde gelen bilgi teorisyeni ve biyofizikçi Hubert Yockey, en küçük
genomda yaşamın mümkün olması için gerekli bilgi içeriğinin miktarını
ölçmüş ve bunun rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin 10186,000 ‘
de bir ihtimal olduğunu ortaya koymuştur. Yockey, genetik kodun
rastlantısal olarak ortaya çıkması için ise doğal seleksiyonun, evrensel
koda ulaşmadan önce, 1.40 x 1070 farklı genetik kod keşfetmesi
gerektiğini hesaplamıştır. Gerçekleşme ihtimali 1050 ‘de birden küçük
olan olaylar, evrenin neresinde olursa olsunlar imkansız kabul
edilirler.4
Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, genetik kod 1)
Maddeci bir yaklaşımla açıklanamamaktadır, 2) Tesadüfleri kesin olarak
reddetmektedir, 3) Bilgisayar teknolojisinden çok daha üstün bir tasarım
ortaya koymaktadır.
Genetik kodla ilgili olarak maddeci bir yaklaşımla açıklanması mümkün
olmayan bir dördüncü konu vardır ki, evrimcilere tam bir açmaz
oluşturmaktadır. DNA, yalnız protein yapısındaki bir takım enzimlerin
yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA’daki
bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından,
eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları
gerekir.
Hayatın kökeni araştırmalarının tanınmış bir ismi olan John Horgan bu ikilemi şöyle açıklar:
“DNA, yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere yaptığı işi, katalitik
proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yapamaz. Kısacası DNA olmadan
proteinler var olmaz, ama DNA da proteinler olmadığı durumda oluşmaz.”
Ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel ise, 1994 tarihli bir makalesinde aynı gerçek karşısında şöyle demektedir:
“Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik
asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak
oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan
diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın
kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak
zorunda kalmaktadır.”
Evrimciler, genetik kodla ilgili gerçekler karşısında her yönden
kuşatılmış durumdadırlar. Ve genetik kodun kökeni konusunda düşünmeye
başlayan bir evrimcinin hissedeceği tek bir his vardır: sıkıntı.
Nature ‘ın 20 yıl boyunca editörlüğünü yapmış olan Sir John Maddox,
genetik kodun kökeni konusundaki çaresizliklerini şu sözlerle ortaya
koymuştur:
“Genetik kodun kökeninin, yaşamın kendisinin kökeni kadar belirsiz olması can sıkıcıdır.”5
Oysa elbette, genetik kodun kökeni gerçekte belirsiz değil aksine çok
açıktır. Genleri yaratan, onlara bilgiler kodlayan, onları sürekli
olarak Kendi kontrolünde tutan, yüce Allah’tır. Bu gerçeğe her ne
pahasına olursa olsun zihinlerini kapatan evrimciler, kendi
sıkıntılarını kendileri oluşturmaktadırlar. Kayaların yuvarlanarak
cümleler yazabileceğine, kağıdın üzerine rastgele dökülen mürekkebin bir
kitap oluşturabileceğine inanmaya denk bir düşünceyi her durumda
savunma zorunluluğu elbette sıkıcı olmalıdır. Oysa insan, evrimci ön
yargıları bir kenara bıraktığında genetik kod ile açıkça görülen
Allah’ın varlığını ve büyüklüğünü derhal görecektir. Ciltlerce
ansiklopedik bilginin gözle görülmeyen bir alanda saklanması, hücrede
‘okunması’, ‘tercüme edilmesi’, şuursuz moleküllerin başlatıp
yönetebileceği bir sistem değildir. Yüce Allah genetik kodu sonsuz ilmi
ile var etmiştir.
1. Werner Gitt. In the Beginning Was Information. CLV, Bielefeld, Germany, s. 107, 141
2.Dean L. Overman, “A Case Against Accident and Self-Organization” (Rowman & Littlefield Publishers, 1997
3. Bill Gates, Chairman and Chief Executive Officer, Microsoft Corporation, “The Road Ahead,” [1995], Penguin: London,
Revised, 1996, p.228
4. Hubert Yockey, Calculating Evolution, Vol. 3 No. l, p. 28 ( Cosmic Pursuit , 2003)
5. .”The Genesis Code by Numbers,” Nature , 367:111, Ocak 1994)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder